SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEZALİM

<< 1088 >>

باب: أعن أخاك ظالما أو مظلوما.

4. "İSTER HAKSIZLIK ETSİN, İSTER HAKSIZLIĞA UĞRASIN DİN KARDEŞİNE YARDIM ET"

 

2311/2312 - حدثنا عثمان بن أبي شيبة: حدثنا هشيم: أخبرنا عبيد الله ابن أبي بكر بن أنس وحميد الطويل: سمع أنس بن مالك رضي الله عنه يقول: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (انصر أخاك ظالما أو مظلوما).

 

[-2443-] Enes İbn Malik r.a.'den nakledilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İster haksızlığa uğrasın, ister haksızlık etsin, din kardeşine yardım et"

 

Tekrar: 2444, 6952

 

 

حدثنا مسدد: حدثنا معتمر، عن حميد، عن أنس رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (انصر أخاك ظالما أو مظلوما). قالوا: يا رسول الله، هذا ننصره مظلوما، فكيف ننصره ظالما؟ قال: (تأخذ فوق يديه).

 

[-2444-] Enes r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular: "İster haksızlığa uğrasın, ister haksızlık etsin, din kardeşinize yardım ediniz"

 

"Ey Allah'ın Resulü! Haklı olana yardım etmeyi anlıyoruz da haksız olana nasıl yardım edelim!" diye sordular.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de "Ellerini tutarsınız" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, Melahim; Tirmizi Fiten)

 

 

AÇIKLAMA:     Haksızlık Edene Yardım Etmenin İki Ayrı Yorumu  "ellerini tutarsınız" ifadesi, söylemekle haksızlığından vazgeçmiyorsa müdahale ederek haksızlık etmesine engelolursunuz, anlamındadır.

 

Beyhaki"Bu sözün anlamı şudur: Haksızlık eden, kendisine haksızlık etmiş olur" demiştir. Buna göre maddi ve manevi olarak kendisine haksızlık eden kişiyi bu haksızlığından alıkoymak bu hadisin kapsamına girer. Örneğin kişi, zinayı arzulama kötülüğünden kurtulacağını düşünerek erkeklik organını kesmeye kalkışan birini gördüğünde bunu yapmasına engelolur. Bu ona yapılmış bir yardımdır. Bu durumda hadisteki "haksızlık eden" ve "haksızlığa uğrayan" sözcüklerinin anlamı birdir.

 

باب: نصر المظلوم.

5. HAKSIZLIĞA UĞRAYAN'A YARDIM ETMEK

 

حدثنا سعيد بن الربيع: حدثنا شعبة، عن الأشعث بن سليم قال: سمعت معاوية بن سويد: سمعت البراء بن عازب رضي الله عنهما قال: أمرنا النبي صلى الله عليه وسلم بسبع، ونهانا عن سبع، فذكر: (عيادة المريض، واتباع الجنائز، وتشميت العاطس، ورد السلام، ونصر المظلوم، وإجابة الداعي، وإبرار المقسم).

 

[-2445-] Bera İbn Azib r.a.'den nakledilmiştir: "Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize yedi şeyi emretti; yedi şeyden yasakladı. "Bera, Hz. Nebi'in emrettikleri arasında "hasta ziyaretini, cenaze uğurlamayı, aksırana dua etmeyi, verilen selamı almayı, haksızlığa uğrayan kişiye yardım etmeyi, seslenene cevap vermeyi ve yemini tutmayı" saydı.

 

 

حدثنا محمد بن العلاء: حدثنا أبو أسامة، عن بريد، عن أبي بردة، عن أبي موسى رضي الله عنه،  عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (المؤمن للمؤمن كالبنيان، يشد بعضه بعضا). وشبك بين أصابعه.

 

[-2446-] Ebu Musa r.a.'den nakledilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem parmaklarını kenetleyerek "Mu'minler bir binanın tuğlaları gibidir, birbirine destek olurlar" buyurmuştur.

 

 

AÇIKLAMA:     Haksızlığa uğrayan kişiye yardım etmek farz-ı kifayedir. Bu hüküm, haksızlığa uğrayan ve onlara yardım etme gücü olan herkesi kapsayan bir hükümdür. Şöyle ki farz-ı kifaye, topluma yüklenmiş bir görevdir. Tercih edilen anlam budur. Bazen haksızlığı engellemeye tek başına gücü yeten bir kişi, haksızlığa karşı tepkisini koyduğunda münkerin kötülüğünden daha kötü bir durum ortaya çıkmayacaksa bu bizzat onun yerine getirmesi farz olabilir. Kesinlikle veya büyük ihtimalle engelleme çabasının fayda etmeyeceğini bilirse farzlık hükmü düşer ve zikredilen şartla müstehap olarak kalır. Münkerin kötülüğü ile engelleme çabasından kaynaklanacak kötü durum birbirine eşit olursa seçim hakkı olur. Yardım eden kişinin engellemeye çalıştığı fiilin haksız bir fiil olduğunu bilmesi şarttır.

 

Yardım haksızlık gerçekleşince olur. Bu, yardımın gerçek anlamıdır. Bazen haksızlık gerçekleşmeden önce de olabilir. Mesela birini, haksız yere ondan malını isteyen ve vermezse öldürmekle tehdit eden kişinin karşısında durup mazlumun yanında yer almak ve onu zalime karşı korumak böyledir. Haksızlık gerçekleştikten sonra da olabilir. Bunun da örneği çoktur.

 

Musannif (Buhari), burada iki hadis rivayet etmiştir. Bu hadislerden ilki yedi emir ve yedi yasağın yer aldığı Bera İbn Azib hadisidir. Edeb ve Libas bölümlerinde bu hadis ayrıntılı olarak açıklanacaktır. İkinci hadis ise Ebu Musa'nın rivayet ettiği "Müminler bir binanın tuğlaları gibidir .. " hadisidir. Bu hadis de Edep bölümünde ele alınacaktır. (6222 hadis)

 

 

باب: الانتصار من الظالم.

6. HAKSIZA KARŞI YARDIM İSTEMEK

 

لقوله جل ذكره: {لا يحب الله الجهر بالسوء من القول إلا من ظلم وكان الله سميعا عليما} /النساء: 148/. {والذين إذا أصابهم البغي هم ينتصرون} /الشورى: 39/. قال إبراهيم: كانوا يكرهون أن يستذلوا، فإذا قدروا عفوا.

Allah Teala "Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Ancak zulme uğrayan hariç. Allah her şeyi işiten ve bilendir''[Nisa 148] ve "Bir haksızlığa uğradıkları zaman yardımlaşırlar"[Şura 39] buyurmuştur.İbrahim (en-Nehai) "Aşağılanmaktan hoşlanmazlardı. Güçleri yettiğinde ise affederlerdi'' demiştir.

 

AÇIKLAMA:     Birinci ayetteki "ancak zulme uğrayan başka" ifadesi hakkında, Taberi, Süddı kanalıyla şu yorumu yapmıştır: "Ancak haksızlığa uğrayıp, uğradığı haksızlık kadar destek alan kişiye kınama yoktur."  Mücahid'den ise "Haksızlığa uğrayan kişinin bu kötülüğü insanlara duyurma hakkı vardır" tefsiri nakledilmiştir.

 

Mücahid'den bu ayet in iniş sebebi şöyle nakledilmiştir: Bir kişi, bir yol güzergahında bir kabilede konaklamıştı. Onu ağırlamadılar. Bunun üzerine onun o kabile hakkında konuşmasına izin verildi.

 

Ben (İbn Hacer) derim ki: Bu ayetin, özel bir olay üzerine indirilmiş olması hükmünün genelolmasına engel değildir.  İbn Abbas'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "sözü açıkça söylemek’’ ten maksat beddua etmektir. Bu ayet ile haksızlığa uğrayan kişinin haksızlık edene beddua etmesine izin verilmiştir.

 

 

باب: عفو المظلوم.

7.MAZLUM UN AFFETMESİ

 

لقوله تعالى: {إن تبدو خيرا أو تخفوه أو تعفو عن سوء فإن الله كان عفوا قديرا} /النساء: 149/. {وجزاء سيئة سيئة مثلها فمن عفا وأصلح فأجره على الله إنه لا يحب الظالمين. ولمن انتصر بعد ظلمه فأولئك ما عليهم من سبيل. إنما السبيل على الذين يظلمون الناس ويبغون في الأرض بغير الحق أولئك لهم عذاب أليم. ولمن صبر وغفر إن ذلك لمن عزم الأمور. وترى الظالمين لما رأوا العذاب يقولون هل إلى مرد من سبيل} /الشورى: 40 - 44/.

Allah Teala, "Bir iyiliği açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü (açıklamayıp) affederseniz şüphesiz Allah da ziyadesiyle affedici ve kadirdir''[Nisa 149] ve "Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa onun mükafatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez. Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır, İşte acıklı azap bunlaradır. Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir, Allah kimi saptırırsa bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur, Azabı gördüklerinde zalimlerin "Dönecek bir yol var mı?" dediklerini görürsün"[Şura 40-44] buyurmuştur.

 

AÇIKLAMA: Süddi'den şöyle nakledilmiştir: "Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür" Birisi sana kötü söz söylerse sen de onunkine denk kötü bir söz söylersin, daha aşırıya kaçmazsm. "ancak kim bağışlar ve barışı sağlarsa onun mükafatı Allah'a aittir".

 

Hasen-i Basri'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Bir kişiye diğeri kötü bir söz söylediği zaman onun da ona kötü söz söylemesine izin verilmiştir."